Sabah 07:00de bizi goturecek arabanin soforu geliyor ve yola cikiyoruz. Mesafe cok uzun oldugu icin 07 :00 baslangic verdik, 06:00 verseymisiz daha iyi olacakmis. Bunu gunun sonunda anladik. Hava Erivan’da cok sicak, baslangic 28C bakalim yine 38C olacak mi diye merak ediyorum. Ama kiliselerin dag tepelerinde oldugunu unutmusum.
Khor Virap: Ilk
duragimiz Khor Virap uzaktan gozukunce bir an Ishak Pasha sarayi aklima geldi,
o da ne cilgin bir yerdeydi diye dusundum, insanin deli olasi gelir oraya
koymasi icin sarayini. Khor Virap Agri’nin devasa kutlesinin onunde duruyor.
Elim fotograf makinama gidiyor, bir daha nerede boyle foto bulabilirim. Bir aile
gelmis, kurbanlik horoz getirmisler. Hiristiyanlikta yasak degil miydi diyerek
sorular yankilaniyor, herkes parasina gore kesiyor, papazlara degil,
kendilerinin yemesi zorunluymus. Kilisenin bekcisi pos biyikla foto
cektiriyoruz, buralari temizleyip bakimini ben yapiyorum diyor. Bize yerdeki
tuneli gosteriyor, girmek ve gezmek mumkun, bizi haci mi yapmaya calisiyor
yoksa? Erivan’da ozellikle hicbir
kilise gezmedim, yenidir sehir ici kiliseleri, malum ruslar pek bir kilise
severlerdi demir perde dusmeden evvel. Muzelik bir ikisi harici hepsini koy
sepete, sehirde kilise mi, ne gerek var, daga gitsinler, eski Sovyet adetidir
malum. Rusya’da sehirin icinde tek kilise birakmamisti ,muzelikler harici,
komunistler.
Noravank: Bir sonraki
duragimiz Noravank. Sevan Hoca’nin dedigi gibi, bir calimla dagin ustunde
dikilmis, sarisin. Yine bir kilise dag basinda, yine cok eski, neredeyse
altindaki ve arkasindaki topragin rengi ile ayni. Ilk giriste, tas kabartma
haclar var. Nasil bir renk, nasil bir kabartma diye bakmaya doyamiyorum.
Dokunmak serbest. Dokununca sanki yek pare gibi geliyor. Khachkar diyorlar bu
hac kabartmalarina. Tasin oyulmasi ile yapiliyor. Ne kadar anlatsam zor, ama
biraz ilerideki yaziyi okuyunca, hakikaten bu khackar (hac+tas)’larin su ana
kadar yapilan en iyilerden oldugunu okuyorum. Kullanilan kirmizi boya karadut
solucanlarindan elde ediliyormus, formulu kayip, gunumuze ulasmamis.
Kalabalik mi, pek
degil. Iranli bir aile Facebook fotografi cekecekler diye 25 kisi o narin
merdivenlerinde zipliyorlar, bagiriyorlar, guluyorlar, neredeyse parca koparip
yere atacaklar. Gercekten de Ermeniler cok sabirli, biz de
camii’de boyle bir olay olsa, uyaririz en azindan. Kilise gezmek ve FB
fotografi. Nelere dayanmis kilise bunlara da dayanir. Iki tane kilise gozukuyor
yan yana, icinde mumlar yaniyor, icice arkadan dolasan odalar ve hala bazen
ayin yapildigini icin bir ayin duzenegi, yani perdeler kapaniyor ayin yapilmayinca,
iceride beyaz guvercinler var, ozel secilmis belli, hareketleri ve ucuslari
sadece buranin guvercini oldugunu belli ediyor, normal guvercinlerden biraz
daha kucuk sanki. Yolumuz uzun, sofor arka bagajdan kahve termosundan kahve
ikram ediyor. Eski Sovyet’lerden kalma diyor, goreceksin geceleyin bile ates
gibi olacak bu kahve bu termos’un icinde. Ben biliyorum, kafa salliyorum, eski
Sovyet’lerde herkes yeni termos alir ilk basta, sonunda eski kulusture
donerler. Avustralyali hadi ya diyerek bakti. Kahveyi icti, ates gibi dedi.
Yolumuz uzun, bu sefer meyve pazari yol ustu. Seftali aliyoruz, yanina da kekik
yanimda eve goturmek icin. Yine heryerde oldugu gibi buz gibi tadi guzel bir su
akan cesme yani basimizda.
Karahunj:
Kara(Kaya)Hunj(Sesli), Karahunge yani konusan kayalar bir sonraki ziyaret
yerimiz. Sisian sehrinin cok yakininda, tam bir supriz. Daglarin arasinda bir
duzluk ama yine de yuksekteyiz, 1800m gibi. Varligindan eskiden beri haberleri
var miydi bilmiyorum ama tarihi Misir Piramitlerinden onceye dayaniyor, hatta
Stonehenge isminin buradan geldigini soyluyorlar. 223 kaya parcasi var,
dunyanin en eski astronomik gozlem-yeri. 80 civarinda kayanin uzerinde matkap
inceliginde delik var, yildizlari/gunesi gozlemek icin. Yeni kesfedilmis, 1990’larda, o
da bir sasirtici bilgi, bence varliklarindan haberdardilar ama literatur’e
girmemislerdi diye dusunuyorum. Zorats Karer, Karahunj olarak da aniliyor
ve Misir Piramitlerinden oncesine tarihleniyor. Ermenilerin, pagan donemlerindeki
ana tanrilari olan Ari yani gunes tanrisina adanmis olan tapinaklari da burada
imis. 7 hektar araziye serpistirilmis 204 kaya bu tapinagin mirasi. 80
civarinda adedinin uzerinde, matkapla veya laserle delinmiscesine 4-6 cm.
caplarinda delikler var ki; bunlar, astronomik gozlemler icin kayalar arasinda
acilar olusturularak kullanilirmis. Hemen hepsinin etrafinda dolasarak, uzerlerinde
kaya resimlerini ariyorum ( petroglyps ), ancak bir tanesinin uzerinde,
artik, doga tahribatindan, kaybolmak uzere olan, elleri capraz
baglanmis bir adam sureti gorebilmek mumkun oluyor. Orada bulunan dag rehberi
Serzh Hovsepyan (091507809) ile sohbet ediyoruz, yaninda Finlandiya’dan gelmis
biri Litvanyali 3 kiz var. Kizlar 1 haftadir orada kaldiklarini ve cok iyi
hissettiklerini soyluyorlar. Sabah 10’da baslayan ruzgarin tam aksam 10’a kadar
surdugunu, cadirda kalirken surekli yerin altindan sesler geldigini ve
inanilmaz degisik dusler gorduklerini soyluyorlar. Cakra, ben de mi aksam
kalsam? ) Neyse Serzh, kaya cizimlerinin buyuk cogunlugunun, ileride
karla kapli tepeleri ile yukselen Ughtasar daginin 3300 m. yuksekligindeki
tepelerde bulundugunu soyluyor, Serzh atlayin benim cipe gidelim dedi ama
nerede zaman. Giriste, yoreye ozgu,
siyah, volkanik taslardan yapilmis, kucuk bir hediyelik esya dukkani
var. Bir merhaba ile baslayor konusma, Antranik soruyor, nerelisin diye
bana, kafadan anlar dedim ama bana birakti, Turkum deyince, sohbet bozuldu,
halbuki guzel t-shirt’lerden alacaktik dukkanindan.
Tatev: Bu sefer yolumuz meshur Tatev (Datev) asilmaz
bir vadinin sonunda, sisle bulutun karistigi yerde. Tatev manastiri, 14. yy'da universite
hizmeti veriyormus. Tatev’e geldigimizi soyleyince sofor sasiriyorum, cunku bir
teleferik var. Dagdan
daga asan, icine binince onlarca ufak kiliseyi gorebildiginiz yukaridan. Ne
yazik ki 2 saat sonraya bilet var. Biraz ilginc bir durum, teleferik surekli
calisiyor ve hic kuyruk yok. Benim rusca yetmedi anlasilan sirayi atlatmaya,
sofor’u tembihleyerek yolluyorum, 1 bilet alabiliyor, 2ncimiz binemeyecek gibi.
Karayoluyla gitmekten baska care yok. Teleferik, Halidzor-Tatev arasi derin
vadiyi 5.7 km'lik teleferikle 12 dakikada asiyor, Tatev Manastiri'nin dibine
kadar gidiyor. Ne yazik ki biz teleferik kullanilsin diye yolu asfaltlanmamis
bir yoldan 40 dakika toz duman arasinda bir arac trafigi ile Tatev’e vardik. Yolda
bir bazilica’dan maden suyu(soda) ictik, nehirde cimenleri selamladik. Ortacag
boyunca onemli bir kutsal merkez olan Tatev'de ayni zamanda bir universite de
bulunuyormus. Depreme ve olabilecek dusman saldirilarina duyarli insa edilmis
"Sallanan Sutun" tam bir muhendislik harikasi. Depremler ve istilalar
sonucu tahrip olan manastir, restorasyon altindaydi, her kosede 100ncu yil
hazirliklarini gormek mumkun. Para basan bir teleferik yanina bir de guzel
tuvalet yapsalardi diye dusunmeden edemedimJ Tatev’in icinde yine soguk ve
tatli suyu olan bir cesmeden su icerek gezmeye basliyoruz. Manzara, binalar,
sessizlik, papazlarin mezmur soylemeleri bambaska bir dunyaya kapi aciyor. Komplex
cepecevre binalarla cevrili, bir tepenin engin yamacina kurulmus, manzara nefes
kesiyor. Bir kenarda resim yapan papazlar, diger tarafta vaftiz, bir diger yanda
dugun, cok az insan olmasina ragmen etkileyici.
Khndzoresk : Karahunj’dan
Goris’e dogru gidiyoruz, bugun gore(bile)cegimiz son yer Khndzoresk. Ne
olduguna dair en ufak bir bilgim yok, tur sirketinin programinda gordum, iyidir
diye dusunerek yola ciktim. Bir de Karabag siniri,
zaman kalirsa siniri da geceriz dedim. Karabag sinirina gelmeden 15km kadar
ilerleyince uzaktan gozuktu, neler oldugu. Peri bacalari dogal olusumlar malum
diye biliyoruz ama burada da Peri Bacalarini gorunce, tam anlamiyla sok’a
girdim. Malum Peri Bacalarinda 100sene evvel kimler kaliyordu bilmiyorum ama buralara
da onlar yapmislar mi yoksa bu olusumlara yerlesmisler mi diye dusunmeye
basladim. Yerin ismi Khor Dzor (Derin Vadi) diye geciyor. Otopark’tan asagiya
vadiye inen bir yol var ama Vadi tabani cok derin, sallanan bir asma koprunun
uzerindeyiz. Kopru bayagi yuksekte ama saglam, etraf magara evlerle dolu. Tamamiyle
gizli vadi, bu kadar olabilir. Heryer magara ve kaya iclerine oyulmus
mekanlarla dolu, goz alabildigine. Sanki savastan kacanlar burada saklaniyor
gibi geliyor insana. Yazilana gore, 1950’ye kadar genis bir koy olarak
kullanilmis, okulu kilisesi vs seklinde. Ilk kaya kiliseler de Kapadokya’daki
gibi burada da kayalara oyulmus.Tarihi bin seneden fazla. 1500metre rakimda. Etkilenmemek
mumkun degil, vadinin icinde yururken, ozellikle magara kiliseler cok guzel,
hala korunuyor ve mum yakiliyor icinde.
Donus yoluna cikiyoruz, karanlik cokmek
uzere, yine gaz bitti arabada. Buradaki arabalarin hemen hemen tamami Rus ucuz(ve kalitesiz) gaziyla
gidiyor. Gaz istasyonlari inanilmaz gaz kokuyor 100-200metreden. Sehrin disina
issiza kurulmuslar. Kompresorler surekli dusuk basincli gazi pompaliyorlar,
araba basi 10 dakika suruyor. Avustralyali yol arkadasim ve sofor yemek icin
birseyler bakiniyorlar.
Dunku yemegin
agirligiyla bugun hicbir sey yemedim ama yine de ac degilim. Gozum bizim
arabada. Gaz doldurmak tam bir kabus. Kuyrukta araba var ve gazin basinci dusuk
oldugu icin sira gelmiyor ama sonunda biz de gidebiliriz artik, her 250km’de
bir gaz doldurmak zorunluluk, hemen her araba icin. Yollar Erivan’dan beri cok
kotu, tum Guney aksi (Iran rotasi) cukurlar ve tumseklerle dolu, yolun cok
fazla kesimi bozuk. 100ncu sene buraya ugramamis anlasilan. Tatev’I nasil
gosterecekler boyle J?
Hostel’e varisimiz
geceyarisini geciyor. Bu gece DownTown Hostel’de yer olmadigi icin Theatre
Hostel’e geciyorum. Ismi nereden geliyor bilmiyorum ama birinci kat dairesi (60-70m2
belki), 20’ye yakin kisiyi barindiriyor, saka gibi. Heryerde o kadar cok
reklami var ki tam bir hayal kirikligi. Bu sefer ayirttigim single oda
baskasina gitmemis, resepsiyona bakan genc uyuyor benim odada, sagolsun carsaf Verdi
yeni, yatak sicak, sira bende, ama yatak cok sert, o kadar yorulmus ki bunye
hemen uykuya daliyorum.
No comments:
Post a Comment