Thursday, 25 July 2013

01.06.2013 - GUN 1 - LIZBON

Gun 1 - 01.06.2013- Lizbon
3F'nin memleketi, Fado/Futbol/Fiesta. Dun aksamustu itibariyla tekrar portrkizce duymaya basladim. Brezilya'da 6 ayda ogrendigim ve konustugum portekizceyi tekrardan duymak buyuk mutluluk ama buradaki portekizce biraz rusca gibi geliyor kulaga, halbuki Brezilya'daki ne kadar da yumusak bir portekizceydi hem rio aksani hem de sao paulo aksani.
Lizbon havalimani sehrin kenarinda, takicilerle pazarliksiz, 10-12Euro dediler ama metro oldugu icin biz metroyu tercih ettik, eski sehir icinde biryerde kaliniyorsa bazi sokaklara giris problem olabilir diye.
Havalimani'na da hatti olan metro sistemi gayet basit, metrolar da yeni temiz ve kalabalik degildi.
Havalimanindan cikmadan, tourist Info'ya ugrayip bir harita bir de gezilecek yerlerle ilgili soru sormakta fayda var. Keza sehir'deki tourist informatin ofisi kapali idi. Havalimani'nda hemen tourist info'dan 50 metro sonra metro girisi var. Turnike'lere  gelmeden solda bilet makinalari'ndan ingilizceyi secebiliyorsunuz. Bilet opsiyonlari soyle, kagit bir bilet(doldurmak icin) 0.50euro, uzerine her sefer dolduracaginiz, bir kullanimlik, 1.40euro, ya da gunluk 6.00euro' ya da Akbil usulu, 5-10-15euro'luk (hersefer doldurma derdi yok - ayrica Portekiz'den cikarken bu paranin tamamini geri alabilirsiniz).
Biz sadece havalimani  - sehir merkezi aldik ve 1.40+0.50 Euro odedik, Ertesi gun de tum gun 6Euro'luk bilet aldik(kagit biletimize yukledik). Havalimanindan hostel'e vardiktan sonra, sehri dolasmaya ciktik. ilk gece kaldigimiz hostel sehir icinde ve gayet uygun fiyati var. booking.com'dan gecelik 2 kisilik oda fiyati 20Euro civari. Tuvalet ortak kullanim ama bina tarihi bir bina idi. Sehir merkezinde ufak bir tur attiktan sonra hostel'e geri donduk. ilk izlenim, sehirde pek kimse yasamiyor gibi.Aksam ertesi gunun planlarini yaptik yatmadan.
Sabah ilk isimiz metro (kagit) kartimiza gunluk bilet 6Euro yuklemek oldu. Bugunku hedefimiz, Lizbon icindeki gezilebilecek yakin mesafedeki yerleri toplu tasima imkanlariyla gezmek, kartpostallar konu olan yokus cikan ya da daracik sokaklarda salinan sari tramway'lar ya da daha dik yokus cikan finikuler'lerle gezmek aklimizda var.
Ilk duragimiz Belem Kulesi, Muzeler, Kiliseler ve Kasifler Anitinin oldugu Belem semti, sehrin cok az disinda (7km kadar), sansimiza hava gunesli, ruzgar usutse de biraz. Belem, Filistin'deki kutsal Bethelem isminden geliyormus. Uzun ama cok uzun yolculuklarin yillarca baslangic noktasi olmus, hasretlik cekenlerin gemi bekledigi veya ugurladigi yer esasinda burasi. Belem'e gitmek icin, 15 nolu tramvay'a binebilirsniz. Biz her turist'in yaptigi klasik rotaya, Belem pastanesinden (Pastais de Belem) Nata yiyerek basladik. yer bulma sorunu olmayan, iceri mekanlarinda degisik buyuklukte oturma mekanlari olan bu pastane gercekten de atlanmamsi gereken bir yer. pastalar arkada pisiyor, keza mutfak ya da firin kismi bir camla ayrilmis durumda. Nata'yi kisaca anlatmaya calisirsam, milfoy hamuruna konmus sutlac'i andiriyor, zaten de uzerine ekilmesi icin masaya gelen tarcin da damak tadi ortak sutlac'a yakinlastiriyor. Kahve + nata faslina 9 Euro verdiktan sonra, sira ilk duragimiz, Jeronimos Manastir. Unesco korumasindaki bu manastirin tarihi 500+ yil oncesine gidiyor. Uzun yolculuga cikacak hacilara ya da denizcilere ev sahipligi de yapmis olan bu bina Belem merkezinde. Arkeoloji ve Denizcilik Muzesini de icinde barindiriyor.
Manastir girisi biraz pahali olmasina ragmen, tavsiye ederim, eger butceniz ve zamaniniz musaitse. Gocler, kesifler, seferler, zenginlik, guc ve refah hepsini beraber gorme firsati taniyor (Portekiz'in eski altin gunleri). Yapimina (sanirim simdiki halinin yapimina) 1501'de baslanmis ve surekli eklentilerle 70 yila yakin surmus, inanilmaz ama baharat ticaretinden gelen parayla finanse edilmismismis, icinde kasiflerin en taninmislarindan Vasco de Gama'nin mezarini da barindiriyor.

Manastir'dan sonra deniz agzi (nehir) kenarinda Belem Kulesi var, amaci kenti korumakmis. Kulenin içerisine girip dar merdivenlerden yukarı çıkabilirsiniz. (12 Euro Belem Kulesi + Manastir Jeronimo)

Buradan sonra bence en etkileyici anitlardan biri olan Kesifler/Kasifler Aniti var hemen yakinlarda. Daha evvel de soyledigim gibi anit'in yeri uzun seferler (kesif)'in baslangic noktasinda. Portekiz tarihinde cigir acmis butun kasifler, seferlerine hep bu noktadan baslamislar.
Anit, gidenleri ve geri donemeyenlere ithaf edilmis sanki.
Sanirim kesifler 15. yy’da yogunlukla oluyor, Osmanli Akdeniz'de dolasirken, uzak kitalari baskalari kesfetme sevdasinda. Sefere bedavaya cikilmaz, bunlarin cogunu finanse eden, Prens Henry’nin (Denizci Henry) 500. ölüm yili şerefine 1960 yılında insa edilmis bu anit.

Anitin uzerinde 30 kişinin figuru var, hepsi Portekiz'in altin cagina emegi gecmis olanlarmis.

Anitin yapiminda iki taraftan bakildiginda da farkli figurler var.
 
Bir tarafta; Elinde bir gemi tutan Denizci Henry’nin arkasında Kral 5nci Alfonso (Guney Afrika ulkelerinin kesfi ve kolonilesmesi) Vasco Da Gama (Hindistan) Pedro Alvares Cabral (Brezilya) ve Ferdinand Magellan (Dünya çevresinde ilk dolasabilen) var.
Daha sonrasında ise yine kaşifler, din adamları, matematikçiler ve haritacıların figürleri yer almaktadır.
Anitin on tarafinda da büyük bir kilic figürü var,merdivenlerden çıkıp içeriye girmek mümkün.“AO INFANTE D. HENRIQVE E AOS PORTUGUESES QVE DESCOBRIRAM OS CAMINHOS DO MAR” yani ” Prens Henry ve diger Portekizlilere adanmistir, onlar ki denizin yollarını keşfetmislerdir” yazmakta iceride duvarda.
Diger tarafta ise; “NO V CENTENARIO DO INFANTE D. HENRIQVE 1460 – 1960” yani “Prens Henry’ye ölümünün 500. yilinda” yazmakta

Kesifler/Kasifler Aniti’ndan sehire doğru bakıldığında görülen köprünün adı Ponte 25 De Abril (25 Nisan Köprüsü)

Kopru Amerika'daki San Francisco koprusunun ikizi gibi, 1966 yilinda ayni koprunun mimari tarafindan yapilmis (Ilk ismi Salazar Koprusu). Karanfil Devrimi'nden (15 Nisan 1974) sonra diktatör Salazar gitmis keza koprunun ismi de (15 Nisan Koprusu)
Belem icin yarim gun cok yeterli ama Belem'e yuruyerek gidip gelimnecekse mesafe biraz uzun.
Donus yolunda da ayni tramvay sehir merkezine kadar goturuyor, zaten butun turistler ayni rotayi yurudugu icin hangi istasyon inilecek binilecek pek sorun olmuyor.

Lizbon'da 5 adet tramvay güzergahı bulunmakta. Ama sehiri dolasan kisaca Lizbon’u kesfetmek için 28 numaralı tramvaya kesinlikle binmelisiniz.28 numarali tramvay hala hizmette olan 3 geleneksel tramvay hattından en popüler olanı. Bu hatta yapılacak bir gezinti, Lizbon’un anıtlarını,kiliselerini,park-bahçelerini ve kendine has mahallelerini görmenizin en iyi yolu. Turistlerin ve yerel halkin sikca kullandigi bir hat, sadece turistler icin degil, kuyrukta sıra beklemek ve tramvay icerisinde ayakta yolculuk etmek de var:) Ancak herseye deger.
Tramvay yolculuga, Rossio Meydani yakinindaki Martim Moniz duragindan baslar, tepelere dogru  kiliseler, eski evler,fado barları, kucuk dukkan ve lokantaları ile ünlü Alfama mahallesine ulasir, sonra Baixa Caddesi’nden geçerek Bairro Alto ‘nun alt kisimlarina varirr ve son durak olan Prazeres ‘de yaklaşık 30 dakika süren gezi sonlanir. 
28 numaralı tramvay ring seferi yapmiyor. Eğer şehir merkezine doğru geri dönmek isterseniz son durak olan Prazeres‘de (durağın tam karşısında bir mezarlık bulunur) inip yine aynı yerden muhtemelen sizi oraya getiren tramvaya binmek zorundasınız. Şaşkın şaşkın etrafa bakınırsanız bir sonraki tramvaya kalmanız kuvvetle muhtemel:)
Tramway'dan inip yukarilarda, teras cafe'lerde kahve bira keyfi yapilabilinir sehire bakilip. Sonra merdivenlerden sehire inilir, biz oyle yaptik, bira ile guzellestik, muhabbet ettik genclerle, sonra sehir merkezine donduk, bu sefer Praça Do Comercio (Ticaret Meydanı), Lizbon’un önemli ve görkemli bir meydani. Bir zamanlar Lizbon’un ana liman girişi olarak kullanılmış.

Sehirde en cok göze çarpan şeylerden biri yüzyıllar boyunca süre gelen kültürel çeşitliliğin yansımalarıdır.Hıristiyan,Müslüman ve Yahudi kültürlerinin aynı potada eridiği bir şehirdir Lizbon.
Ozellikle cografi kesifler ve somurgeleri somurmeleri sonucunda, dogal olarak, Portekiz’i 15.yy dan 16.yy sonlarına kadar çok güçlü ve zengin bir devlet haline getirmis. Bu zenginlik ve refahın izlerini Lizbon’da görmek mümkün.
Sehirin merkezinde meshur binalar var, paranin gozu kor olsun, asansor bile var eski zamanlardan. Elevador de Santa Justa (Santa Justa Asansoru). Finikuler, asansor, tramway esasinda hepsi ayni seye hizmet ediyor, 7 tepeli sehirin yukseklik farklarini azaltmak icin. Bu arada yeri Rossio meydaninin yakinlarinda. Az bieaz kuyruk bekledikten sonra, gunluk metro biletimizi kullanarak, para odemeden ust kata cikiyoruz, ve supriz, bir ust kat parali :)
Aksam yemegi icin sahile inip doguya dogru yuruyoruz sahilden kiyi kose. Kolay degil yurumek ama sansimiz yaver gidiyor, sahil kenarina panayir kurulmus, lunapark yakininda cok guzel balik yapiyorlar, kacirmiyoruz firsati, portekiz birasi ile.
Fado'yu da ertesi aksama birakiyoruz.
Yarinin programi belli, bolca gezilecek yuruyerek, ve iyi bir fado soylenen bar veya restoran bulunacak (tavsiye de olur).
Bu arada balik ve deniz mahsulu fiyatlari ucuz ama kalabalik yerleri tercih ediyoruz. Ilk aksam geldigimizde yapamadigimizi yarin aksam yapacagiz. Merkezde onunde cok az kuyruk olan bir restoran'da karar kilacagiz muhtemelen A Licorista O Bacalhoeiro - Rua dos Sapateiros 218, ya da icimize sinen baska bir yer. Balik veya deniz mahsulu yanina salata ve sarap ya da Super Bock birasi















No comments:

Post a Comment