Wednesday, 19 November 2014

DAY6-7- 07-08.11.2014 - SAFARIIIIIII - SERENGETI

Serengeti - Sonsuzluk demekmis Maasai dilinde (zaten Ngorongoro'dan asagi inmeye baslayinca, anlasiliyor ucssuz bucaksiz Serengeti ovasinda kelimenin manasi)
Safari - seyahat demekmis Swahili dilinde
Maasai - buralarin kizilderililileri ama cok daha iyi kosullarla desek (ilk izlenimler, kendi kulturlerini korumuslar (asimilasyon sinirli), sinirsiz bir cografyada yasiyorlar (Tanzanya, Kenya, Uganda....), kimlik, pasaport (zaten yok) olmadan serbestce dolasiyorlar, herkesin (insan-hayvan) gercekten cekindigi bir savasci (warrior) kesimi var)

Moshe'den cikip uzun bir yolculuktan sonra Ngorongoro'yu da gectikten sonra Serengeti'ye vardik, manzara mukemmel.
Serengeti ucsuz bucaksiz bir dogal yasam alani, vahsi hayvanlar icin. Eskiden Masai'lerle beraber yasiyorlarmis, Ama Maasai'ler av hayvanlari yemedikleri ve kendi Hayvanlarini (surulerini) yetistirdikleri ve otlattiklari icin bu bolgeden cikarilmislar ve Ngorongoro sinirina cekilmisler. Cunku av ve besi hayvanlarinin ayni bolgede olmasinin cok zorluklari var, yirticilarin besi hayvanlarina zarar vermeleri ve Masai'lerin de onlara zarar vermesi en buyuk sorun. Mera otlak alaninin sadece vahsi yasam hayvanlarina birakilmasi gerekliligi gibi bir sebep de soz konusu. Bu arada warrior Masai erkekleri kendilerine veya surulerine zarar veren aslanlari vs oldurmekten cekinmiyorlar dersem, bir de sadece mizrak kullaniyorlar dersem, konu daha iyi anlasilir herhalde :-)
Zaten Ngorongoro - Serengeti sinirinda ilk olarak Maasai'ler karsiliyorlar (incik boncuk vs ama fotograf cekmek parayla):



Maasai ile saka olmaz :)


Maasailer, Kenya’dan Tanzanya’ya çok geniş bir alana yayılan en büyük etnik grup. Tek kabile degil anladigim kadariyla, sordugum sorulara pek net yanit alamadim. Maa dilinin yanı sıra resmi dil Swahili konuşanlar var ama bizim sofor anlasmakta zorlandi herseye ragmen. Bölgedeki neredeyse tüm coğrafi isimleri onlar vermiş. Arusha’dan Manyara’ya uzanan otoyol boyunca tepelerde, bozkırlarda pek çok Maasai köyü dikkat çekiyor. Bazen surulerin pesinden giden, kirmizili mavili cocuklar var, ellerinde mizrak veya cubuklariyla, ya da manzarali yerlere comelmis daha yaslilar var, bazen de arabalarin yaninda kosuyorlar. Oturan Maasai gormeyenlerdenim :)
Neyse her taraf kolay fark edilemeyen koylerle dolu, bu köylerde kulübeler yuvarlak ve çamurdan yapılmış. Dışlarına kaktüslerden bir çeper çevrilmiş. Toprak evlerde keçileri, buzağılarıyla birlikte yaşıyor Maasailer. Evi yapmak kadının görevi. Bunun karşılığında kızıyla toprak üstünde yatıyor. Erkek ise oğluyla deri yatağında. Çok az su kullanıyorlar. Sebze, ot ve balığı ağızlarına sürmüyor, sadece inek, keçi sütü, eti ve kanıyla besleniyorlar. Kan, hayvanları öldürmeden alınıyor, süte karıştırılıp içiliyor. Çok sayıda hayvana sahip zengin Maasai erkekleri birden fazla kadınla evleniyor. Her kadın bir ev yapıyor, erkeğe geceyi hangi evde geçireceğini seçmek kalıyor. Maasailer sünnetsiz erkeği adam yerine koymuyor, sunnet hikayesini merak eden yoktur, ama buraya kadar okumus olanlar icin, soylenen soyle. Butun yasi gelen cocuklari aliyorlar yanyana nehir'e goturuyorlar. Nehir'de, aksamdan sabaha kadar bellerine kadar suda kalmak zorunlu. Ciktiklari zaman belden asagilari uyustuklari icin, fenni sunnetcinin isi de cocuklarin derdi de kolay. Hizli tek bir bicak darbesi ve akabinde basilan toprak vs karisimi bir dogal kan durdurucu. Butun cocuklar beraber sunnet oluyorlar, kacan olmasin diye. Dini inanclari ise degisik. Farkli canlilar icin farkli dusunceleri var, ayni sekilde Kilimanjaro ile Moshi arasındaki bir tepede, ağaçların altına oturarak dağ tanrılarına tapıyor. Onlardan yağmur, bereket diliyor.
Parkta gövdeleriyle fili andıran, çok sayıda asırlık dev baobab ağacı bulunuyor. Gövdesinde en kurak mevsimlerde bile uzun süre su tutabilen, odunu yenebilen bu ağacı Maasai kabileleri kutsal kabul ediyor. İçinde ruhların yaşadığına inanıyor. Bu nedenle kesmeden 14 gün önce üstüne yazılı kesim kararını yapıştırıp kendilerini belalardan koruduklarına inanıyorlar.
Maasailerle ilgiili Arusha yakınlarındaki Meserani Yılan Parkı’nın hemen karşısındaki Masai Müzesi iyi bir bilgi kaynagi (www.meseranisnakepark.com). Bu arada, soyu tukeniyor kizildereliler gibi birsey aklimiza gelmesin. Erkekler surulerinin buyuklugune bagli olarak bolca evlendikleri icin ve aile basi 4+ cocuk oldugu icin hizla buyuyen bir topluluk. Bana 2milyon dediler ama heryerdeler. Sadece dogal parklarda yoklar. Hemen heryerde gece bekciligi yapiyorlar, butun madenlerde calisiyorlar, sehirlerdeler, ticaretin icindeler. Gerci hicbirinin kimlik karti ve kaydi kuydu yok(mus) dediler bize. Bu da daha ilginc yapiyor Maasaileri.

Serengeti(Tanzanya) ve Masai Mara(Kenya) butunlesik bir alan. Serengeti cok siki bir sekilde korunuyor. Avlanmak (parali) cok limitli veya yok. Jeep Safari yapan gruplar kesinlikle belirlenen yollarin disina cikamiyor. Yollar da zaten cok az. Ciplerden cikmak yok ayni sekilde. Kisaca tamamiyla cok buyuk bir alan hayvanlarin, insanlar ise sadece ciplerle sinirli bir alana girebiliyorlar. Istege gore hayvanlarin yanina gitmek yok. Hayvanlara yem vermek yok. Boylelikle otlak alanlarin uzerinden jeep gecmedigi icin ve avlanma olmadigi icin en buyuk vahsi hayvan nufusu (zannederim dunyadaki en buyuk aslant nufusu) ve cesitliligi burada. Zaten Masai Mara ile aralarinda hicbir fiziki sinir yok ama Kenya'nin uyguladigi safari politikasi yuzunden hayvanlar Serengeti'de kaliyorlar, Masai Mara'ya gitmiyorlar.
Hayatimda bu kadar cok vahsi hayvani suruler halinde gormemistim. Kisaca Afrika'da var olan her hayvan gergedan harici birer birer onumuzden gecti. Ruya gibi, tek sasirdigim yogun Babun nufusu oldu. Bazi hayvanlarin (Hyena) aslanlardan bile tehlikeli oldugunu, kemirgen sinifindan, da ilk kez ogrenmis oldum. Hatta oyle ki dislerinin keskinliginin, kopek baliklarindan iki kat daha fazla oldugunu ve isiriklarinin zehirli oldugunu. Keza vahsi kopeklerin ne kadar sosyalist oldugunu ve tam bir komun gibi yasadiklarini, kurbani olduren kopegin, les eti yemegi ilk olarak ufak kopek yavrularina, sonra yasli kopeklere biraktigini, en sonunda da kendisinin yedigini. Serengeti parkinin su anda en buyuk sorununun cok buyuk bir suru (komun) halinde dolasan ve saldiran vahsi kopekler oldugunu.
Cita'nin avina yaklasarak panik yaptirdigi, ve sadece 300metrede saatte 100km hiza cikabildigi ama daha sonra avini yakalayamazsa biraktigini. Sadece cok alcak ot alanlarini sevdigini ve agacin golgesinde yattigini ve avini bekledigini. Avlandiktan sonra avini cok hizlica yemege calistigini, cunku baska yirticilar gelince onlardan korkup kactigini. Leopar'in agacta tembellik yaptigini. Avini bile agaca cikarip orada yedigini. Fillerin suru halinde dolastigini ve patronun disi oldugunu....
Aksam Serengeti'de olan bir kac public camp site'dan birinde kaldik.
Biraz ilginc bir duygu, etrafta tel orgu yok. Bir adim ilerimiz vahsi hayvanlar. Isin ilginci kamp yerinde bol da su var yani tam ziyaret edilecek yer :-) tek fark var, kampin gece bekcisi (ki ulkedeki butun gece bekcileri sanirim) Masai. Haliyle rahat bir uyku cektik.
Sabah 06:00'da kalktik, gun dogumu safarisi. Aslanlar, kaplanlar, zurafalar, filler, hippo'lar daha neler neler. Aksamustu Serengeti'nin Hemen disinda bulunan kamp yerine gectik. Bir sonraki gun hedefimiz Gorongoro Milli Parki.

No comments:

Post a Comment