Tanzanya’nın 30 eyaletinden dördü kuzeyinde, Kenya
sınırında. Bu eyaletlerde yağmur mevsimi sürprizlerle dolu. Muz bahçeleri
içindeki küçük köylerden, kalabalık şehirlerin caddelerine kadar her yerde
ağaçlar çiçeklerle donanıyor. Arusha caddelerinde üç renk çiçek açan ya da
yaprak yerine silme çiçeğe bürünmüş, kokusu tüm caddeleri kaplayan 20 metre
yüksekliğinde ağaçlarla karşılaşıyorsunuz. Masai kabilelerinin ilkel koşullarda
yaşadığı bozkırlar bile sonsuz yeşillikte çayırlara dönüşüyor. Doğanın güzelliği,
yeşilin binbir tonu yoksulluğun iç acıtan manzaralarını örtüyor.
Tanzanya’nın 15 ulusal parkından 6’sı bu bölgede. Üçü
doğrudan Kenya’daki parklarla bağlantılı. Yaban hayvanlarının geçişini
engellememek için aradaki sınır hattı sadece toprak üzerindeki işaretlerden,
nöbetçi kulübelerinden ibaret. Bu parklardan en ünlüsü Serengeti. Yüzölçümü 30
bin kilometrekare, yani Ankara ile İstanbul topraklarının toplamı kadar. “Büyük
Beşli” denilen aslan, fil, buffalo, leopar, gergedanın yaşam alanı olması,
geniş bozkırlarının hayvan gözlemini kolaylaştırması nedeniyle bu kadar
popüler. Özellikle eylülde turistlerle dolup boşalıyor. Tarangire, Mkomazi,
Kilimanjaro, Arusha, Manyara parkları daha az biliniyor. İlk üçü Serengeti’nin
yüzde 10’u, sonuncular yaklaşık yüzde 1’i büyüklüğünde. Buna karşın hayvan
çeşitliliği aynı. Üstelik orman alanları daha fazla ve THY’nin İstanbul’dan direkt uçuş başlattığı Kilimanjaro Havaalanı’na çok daha yakınlar.
Serengeti 400 kilometre uzaklıkta. Küçük parklar ise 20-80 kilometre arasında.
Sadece Manyara’nın uzaklığı 180 kilometre. Birkaç günde neredeyse tümünü görmek
mümkün. Hakkını vererek gezmek için bir hafta yetiyor. Araya Kilimanjaro’ya
zirve tırmanışı da eklendiğinde 10-12 günlük bir tatil gerekiyor.
Serengeti Safari Map |
Serengeti Safari Map |
Serengeti Safari Map |
Serengeti Safari Map |
Afrika’nın birçok ülkesinde kabileler arasında kanlı
savaşlar, soykırımlar yaşanırken Tanzanya’da 120 kabile dün olduğu gibi bugün
de huzur içinde. Ülke nüfusunun yüzde 60’ı Müslüman, kalanı Hıristiyan ve
animist. Turizm bu ayriliklari bir sekilde dengeliyor. Kilimanjaro ve Meru dag
turizmi, Zanzibar deniz turizmi ve milli parklardaki safari turizmi
azimsanamayak bir gelir birakiyor, hemen anlasiliyor. Gectigim butun yollar
birinci kalite asfaltti ornegin.
Tanzanya’nın safari turizminde en büyük rakibi kuzey
komşusu. Zaten turistlerin yüzde 30’u Kenya turunun içine birkaç günlük
Serengeti sıkıştıranlar. Oysa Tanzanya milli parkları katı kurallarla, çok daha
özenle korunuyor. Çölleşmiş parkı yok. Yaban hayvanı nüfusu çok daha fazla.
Örneğin New York Times’ın geçen ay yayımladığı bir habere göre, Kenya’daki
fillerin toplam sayısı 40 bin, Tanzanya’dakilerin 130 bin. Aslan sayısı 18,000, yani tüm kıtanın yüzde 40’i su anda. İki ülke parkların korunmasında işbirliği
yapıyor. Görevliler uzun süreli stajlar için komşu ülkeye gidiyor. Tanzanya’da ziyaretçiler kontrol altında, bu sayede parkları
Kenya’ya oranla çok temiz. Yaban hayatına müdahale edilmesine izin verilmiyor.
Parkurlar belirlenmiş, cipler yol dışına çıkamıyor, sürat sınırı uygulanıyor.
Her parkın neredeyse yarısı hayvanların üreme dönemlerinde kendilerini güvende
hissetmesi için ziyarete kapalı. Oysa Kenya’da araçlar her yere girebiliyor.
Yiyecek atılması, hayvanların bu yolla araçlara yaklaşması engellenmiyor. Bu da
yaban hayatı zedeliyor. Parkların düzenlenmesinde uluslararası hibe programları
kapsamında Avrupalı yaban hayat uzmanlarından yardım alıyor. Bu sayede
etkileyici sonuçlara ulaşmışlar. Herbirinin girişinde bilgi merkezleri
oluşturulmuş, koruma ekipleri kurulmuş. Parklardaki hayvan nüfusu kontrol
altında. Ölü bulunan her hayvan inceleniyor, raporlanıyor. Salgınlara
müdahale ediliyor. Gittigimiz heryerde genc calisan Avrupa'lilar vardi, gonullu olarak gelip calisiyorlar (keza okul, yetimhane ve hastanelerde de) kendi cebinden para vererek ustune.
Tanzanya, turistlerin yılda 200 aslan
öldürmesine izin veriyormus ve Aslan avcılarından yılda 2 milyon, toplam av
turizminden 20 milyon dolar kazanıyormus ama son senelerde bu yasaklanmis dendi bize.
No comments:
Post a Comment