Friday, 19 September 2014

Day7 -09.09.2014 BUHARA BUKHARA



Esasinda Bukhara’ya tren’le gelmek daha kolaydi ama tren gari, sehire cok uzak.
Bunun nedeni ise o dönemki Emir'in politikaları. 1889 yılında kurulan hattı medeniyetle arasındaki bağlar en aza indirgensin diye şehre bu kadar uzakta kurdurmuş. O dönemin ortamı için bu bile başarı tabii ki. Yasak şehir diye adlandırılmasının nedeni ise bir dönemlerin en kapalı toplumu olması. Yüzyıllar boyunca hiçbir yabancının giremediği tek şehir belki de. Gizlice girmeyi başaranlar ise çok iyi Türkçe ve Farsça bilip molla kılığında bölgeye seyahat eden seyyahlar. Tabii İslam felsefesini de çok iyi özümseyip tartışabilme kabiliyeti de gerekiyor. Fransızlarda bu bölgelerde seyahat etmek ile ilgili bir deyim dahi varmış: " Huzurlu seyahat etmek için kurtlar ile beraber ulumayı bilmelisin"diyorlarmış. Başarılı olamayanlar ise bedelini hayatları ile öderlermiş.

Buhara Emirleri 17. yüzyıldan itibaren neredeyse dünya ile ilişkilerini kopartıyorlar. İpek yolu vasıtası ile geçen Müslüman tüccarlar haricinde kimsenin buraya gelme şansı yokmuş. Bunu nedeni ise Rusların Büyük Petro'nun (Deli Petro) politikaları çerçevesinde sıcak denizlere inme politikası ve bölgede gitgide artan etkinlikleri. İzolasyonları öyle boyutlar ulaşmış ki zaman içerisinde, kendileri de dünya hakkındaki tüm bilgileri unutmuşlar denebilir. Sınırları dışında olan gelişmelerden bihaberler uzunca bir süre. Kendi sınırları dışındaki dünya hakkındaki bilgilere ise tüccarların Rusya'dan getirdikleri ilk haritalardan sonra ulaşıyorlar.

Bu izolasyonları belli bir süre ülkeyi korumayı başarsa bile en son olarak Kızıl ordu tarafından ciddi bir şekilde cezalandırılarak 1920 yılında son bulmuş. İlk başta Buhara Halk Cumhuriyeti kurulsa da sonra bu Cumhuriyet, Özbek Sovyet Sosyalist Cumhuriyetine 1924 yılında bağlanmış.
Buhara Emirliği zamanında yabancılara uyguladığı sert önlemlerin cezasını çok kanlı bir şekilde ödüyor Kızıl Ordu buraya geldiği zaman. Tarih boyunca buraya gelen gerek Rus, gerekse İngiliz sefirler dahi buranın cezalarından nasiplerini alıyorlar. Hal böyle olunca da batının buradan intikamı da aynı sertlikte oluyor ve Kızıl Ordu emirin sarayını neredeyse tamamen yok edecek şekilde bombalıyor. Emir Afganistan'a kaçıyor o dönemde ve Buhara Halk Cumhuriyeti kuruluyor. O da daha sonra Özbekistan'ın bir parçası haline getiriliyor.

Hanlığın bu kadar uzun bir süre izole kalmasının en önemli nedeni coğrafi konumu. Batı, Kuzey ve Güneyde bozkırlar ve çöllerle çevrili hanlığın Doğusunda ise dağlar bulunmakta. Hanlığın en önemli korkusu ise buraya gelecek orduların çölü geçme yollarını ve su kaynaklarının yerini öğrenmeleri. Bu nedenle de ister seyyah, ister sefir olsun kimsenin bilgileri dışarıya çıkarmasına izin vermemekteler. Hatta kabul etmeye mecbur kaldıklarında uyguladıkları farklı yöntemler de bulunuyor. Mesela Bir Rus sefiri geldiğinde onu şehirden en uzak noktada, bilgi alamayacağı izole bir ortamda konaklatıyorlar. Yaşanmış örneklerden birinde sefirin yanında çalışan Macar kökenli Rus ajanı şehirde üç ay kadar gizlice bilgi topladıktan sonra yakalandığı zaman hemen idama mahkûm edilmiş. Ancak buranın en meşhur infazı iki İngiliz subayı olan Stoddart ve Conolly faciaları batı toplumları için.

Teğmen Stoddart buraya İngiltere Kraliçesi Viktorya'nın temsilcisi olarak gelir. Yalnız yanında getirdiği hediyeler Kraliçe nezdinde değil de Hindistan valisi adına olunca Emir Nasrullah Han bunu kendine hakaret sayar ve elçiyi hapseder. Onu kurtarmak için daha sonra bil elçi daha gönderilince ikisini birden idam ettirir.


Bukhara’da kaldigim pansiyon yine LP'den. Bukhara’nin merkezi Leybi havuz'a yakin. Sarrafon B&b. Sahibi gencten bir cocuk. Turklere benziyor. Odalar 25$. Esyalarimi odaya birakip disariya cikiyorum. Otel sahibine ucak bileti ve gidilecek gorulecek yerler hakkinda sorular soruyorum. Havalimaninda bilet isimi halledemedikten sonra Buhara, namı diğer Buhara-ı Şerif. İslamiyet'te en değer verilen ve şeriflik olarak adlandırılan yedi kentten biri. Tek kelimeyle inanılmaz bir şehir. Güzel olan bir tarafı da tarihe olan saygıları. Özellikle eski Buhara denilen bölgede modern anlamda yapılaşmaya gidilmemiş. Medrese ve camiler ön planda ve bunlar şehrin en yüksek yapıları. Çölün ortasında kurulmuş bir kent olduğu için serinlemek amacıyla şehrin birçok yerine 120'nin üzerinde havuz yapılmış ancak günümüz itibariyle bunlardan sadece 27 tanesi kalmış. Bu havuzların birinin etrafında yemek yiyebileceğiniz ve çay- kahve içebileceğiniz mekanlar mevcut. Buralarda şaşlık (şiş kebap) yiyebilir, yanında Sarbast (bira) içebilirsiniz.

Buhara'nın en önemli özelliklerinden biri de Nakşibendi tarikatının kurulduğu topraklar olmasıdır. Burada Nakşi tarikatının kurucusu Bahaeddin Nakşıband ile onun hocası Abdulhak Gujduvani'nin türbelerini ziyaret edebilirsiniz. Nakşıband türbesi Türkler tarafından onarılmış, (taharet musluğunun varlığı bunu kanıtlıyor) çevre düzenlemesi ve tarihi yapılarıyla görülmeye değer bir yer. Ayrıca türbenin içinde yer alan mezarlıklar da bizdekilerden oldukça farklı. Kimi mezarların üzerlerinde ölen kişinin resmi var. Ben cok begendim. Sehrin disinda ama kesinlikle gitmeye deger.


Cikista bu sefer sehrin disinda olan ozbek pilavi yapan sofor lokantasina gittim. Otel sahibi ve diger soforler tavsiye etti. Ozbek pilavi sadece oglenleri yapiliyor, yani aksam taze pilav yeme sansiniz yok. Burada yapilan Ozbek pilavi biraz daha farklı. Daha az yağlı gibi ama çok hoşuma gitti. Fiyatı 20.000Uzsom yanindaki eklerler beraber. Eğer ayran vs alırsanız biraz daha artıyor. Akabinde şehir merkezine geri döndüm ve klasik Bukhara yuruyus rotasıni yaptım. Sehir Samarkand’a gore cok daha ufak oldugu icin kolay oldu, isin dogrusu

Kolon minare ve bulunduğu alan çok etkileyici. Zindan da oyle. Aynı şekilde kalenin dışarıdan görünüşü de. Cesm'i Eyub, Eyub peygamber adına yapılmış başka bir türbe. Türbe geleneği heryerde var. Dualar ve para atılan bölüm ile hep aynı. Burada ismi üzerimde hazreti Eyub'un Çeşmesi var. Burada buz gibi su çıkarttığı yazıliydı ceşme duvarında. Heryere havuzlar yaptirilmis, eski zamanlarda, insanlar serinlesin diye, keza bir suru hamam ve su toplama (sarnic benzeri) binalar da yapilmis, batakliklar kurutulmus ve Aral Golu’nden su getirilmeye calisilmis (Amu Darya).
Çeşmeden su içme geleneği oldugu icin ben de tadina baktim, felaketti, toprak ya da killi toprak tadi vardi. Hemen agzimi Nestle Su ile calkaladim.
Bu kadar ülke Stan gezdim hala doğru dürüst suya rastlamadım. En iyi suyun Nestle artezyan suyu oldugu yerde ne söylesem boş :-)
Gelecek olanlara tavsiyem, kimse gazlı su almasın, bazen tuzu çıkabiliyor. Bildiğiniz artezyan Nestle pet şişe bir litre çok popüler - 2000uzsum.heryerde aynı fiyat ve tek alternatif şimdilik.
Cikista, turist rotasinin disina ciktim, bir cok medresenin yikilmaya yakin halini gordum, ileride eski bir hamami fark ettim. Kimse yoktu, tek basima hamam keyfi yaptim, hem de sadece 7000Uzsom, kese ile 12000Uzsom, ama kese yapanlarin eli bir hayli agirJ
Donuste Leyb-i Havuz etrafinda herkesin fotograf cektirdigi bir heykel var. Nasreddin Hoca. Konusunca anladim ki fikralarda ayni. Herhalde buraliydi ikizi de Anadolu’da geziyordu sanirim. Bizim Nasrettin Hoca’nın kökeni burası olduğunu iddia ediyorlar. Ancak Hoca’nın buralarda eşeğe ters bindiği falan yok. En azindan heykelde duz binmisti J
Gun batimina yakin yolda karsilastigim 1 Alman ciftle beraber Kolon Minare’ye gittim, gun batimina yakin, gozumle teras var mi acaba gun batimi birasi icin diye bakarken, kalabalik bir teras’ta karar kildik. Zaten baska da biryer yoktu. Bu arada yine yaziyorum, ezan sesi bu kadar yakininda bile yok. Camii’ler islevini kaybetmisler mi bilmiyorum. Manzara muhtesemdi gunesi batirirken.
Ozbeklerle konusuyoruz, okumustum ama yine de teyit etmek icin bazi sorular soruyorum. Buralarda Ramazan bir gunluk bayrammis ama en büyük bayramı Nevroz, tam bir hafta kutlanıyormus (21Mart). Nevroz denildiğinde herkesin gözleri parlıyor ve Buyuk bayram karşılığını veriyorlar. Bu topraklar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. İran etkisi hem mimaride hem de sosyal yaşamda hissediliyor ve Zerdüştlükten (Iran) kalma gelenekler devam ettiriliyor. Özbek kimdir sorusu herkesin merak ettiği bir soru. Yeni bir kavram, Cengiz Han’ın torunu Batu Han tarafından 1227’de kurulan Altın Orda Devleti’nin başına 1313 tarihinde 9. han olarak gelen Özbek Han’ın zamanindan gelme sanirim, yoksa esasen buralari cok yakin zamana kadar beylikmis, Bukhara, Khiva vs seklinde, yani Ozbek ismi cok yeni olmali, herkes doğduğu kente ait olduğunu belirten ifade ile kendini tanıtıyordu herhalde eskiden ben Buharalıyım ben Khivaliyim vs.

No comments:

Post a Comment