Friday 19 September 2014

Day8 -10.09.20141 KHIVA



Otel sahibinin sayesinde 3 kisi tek taksi ile sabah erkenden Khiva’ya dogru yola ciktik. Taksi - toplamda 90 usd (Koreli ve Kanadali ile). Takribi 7 - 8 saat yol denmesine ragmen 6 saatte girdik. Yol cok kotu durumda ama ulkenin tamaminda oldugu gibi burasi da yapiliyor tekrardan. Cogu yerde 40kmh ve toplamda 500km. Col icinden gidiyoruz. Yolun bir kismi double yol a gerisi felaket. Herhalde yol bitince, 5 saati gecmez bu yol, iki kere gaz doldurmak zorunda olunmasa (Gaz ile 250km gidilebiliniyor). Bu arada taksi’ler hep Ozbekistan yapimi Chevrolet ve gicir gicir, cok konforlu. Kızıl kum çölünün gerisinde Amu Derya ırmağının delta yaptığı bölgede bulunuyor Hiva. Dağlık arazi olmadığı için de dümdüz yolda ilerliyoruz. 6 saat boyunca ünlü Kızılkum çölünü ve bu çölün içinden akan Amuderya'yı geçtik. Tarih ve coğrafya derslerinden kulağımızda kalan Amuderya ve Sırderya bu topraklarda akmaktatır ve bu iki nehrin arası olan Maveraünnehir de bizatihi Özbekistan'ın kendisidir. Nehirlerin Türkçe isimleri ise hatırlayacağınız üzere Seyhun ve Ceyhun. Her iki nehir de derya ismine layık olacak şekilde oldukça büyük. Hemen şunu da belirteyim ki Kızılkum kafamızda canlandırdığımız türden ince taneli kumdan oluşan ve hiçbir bitki örtüsü barındırmayan bir çöl değil. Aksine üzerinde bu nasıl çöl kardeşim dedirtecek kadar çok bitki var.

İÖ 6 yüzyıla kadar uzanan tarihiyle Hiva ipek yolunun en önemli merkezlerinden birisi. Timurlu hanedanlığının çökmesiyle güçlenen beylik ise bölgenin en önemli kontrol noktalarından biri haline gelmiş. Bizim tarihte vahşiliğiyle tanıdığımız Hanlık esasında bir bilim merkezi. Günümüzde şehirde sadece 33 tanesi ayakta kalmış olsa da ufacık bir yüz ölçümde toplam 65 medrese bulunmaktaymış. Ama hanların vahşiliği ve köle ticaretiyle nam salmış daha çok bu şehir. Hemen her binanın kapısında medrese yazısı var. Şaka gibi. Ilk önce inanmak istemedim çünkü medrese olmayan bina yok ama sanırım iç şehir medrese olarak kullanılıyordu. Şehirde simge haline gelmiş olan yapı ise hemen batı girişi tarafında bulunan bitmemiş minare. Her ne kadar maddi imkânsızlıklardan bitirilememiş olsa da haliyle hakkında birçok efsanevi hikâye de yazılmış. Denildiğine göre bitirilmiş olsa 80 metrelik boyutuyla zamanının en yüksek minaresi olacakmış. Hiva amiri Buhara'da bulunan ve Orta Asya'nın en yüksek minaresi olan Kalon minaresine nazire yapmak amacıyla dünyanın en yüksek minaresini yaptırmaya karar verir.Bunu için de dönemin en tanınmış mimarlarından birini şehre davet eder. Bu haber Buhara emirinin kulağına gittiğinde ise Emir ajanlarını yollatarak mimara orada işi bittiği zaman Buhara'ya gelmesini ve daha yüksek bir minare inşa etmesini ister. Ancak bu sefer de Hiva emirinin ajanları olaydan haberdar olurlar ve emir inşaat biter bitmez mimarın kafasının vurulmasını emreder. Tüm bu olayların ortasında kalan mimar ise çözümü yapıyı bitirmeden ortadan kaybolmakta bulur. 1970li yıllardan itibaren Sovyetlerin başlattığı yenileme çalışmaları var şehirde ve günümüzde sur içi UNESCO dünya kültür mirası listesinde bulunuyor. Tamamen müze haline getirilmiş durumda. İçeriye girmek için dahi ücret ödemek durumundasınız. İki günlük giriş ücreti ve fotoğraf makinesi için ödemeniz gereken fiyat 25000sum.Minare ve kalenin tepesindeki seyir terası ve mozeleyum buna dahil değil. Bu fiyata 15 adet müzenin giriş ücreti de dâhil. Sadece 10,000 sum kadar fark ödüyorsunuz toplamda tüm şehri gezmek isterseniz.
Hiva en cok hosuma giden Ipek Yolu sehri oldu. Gelmeden önce güzel olduğunu duymuştum ama bu kadar güzel olacağını tahmin etmemiştim. 
Khiva'da ben yol arkadasim, Brian ile ayni otel'de kaliyorum. Miros B&b oda basi 25$. Inanilmaz guzel yuksek tavanli, tertemiz bir butik bir hotel. 7 odasi var. Herkes fransiz. Sıcak suyumuz var, güzel de kahvaltı. Disariya ciktik. Şehir rüya gibi. 1001 gece masallarındaymışcasına. Her sokak başında fotoğraf çekecek bir eser görüyorsunuz. Tam anlamıyla bir film setinin içinde gibiyiz. İlk günümüzde daha çok sokaklarda fotoğraf çekerek dolaşıyoruz. Diğer şehirlerin aksine buraya kimse dokunmamış. Kale içi korunmuş her daim ve ince bir restorasyon izi var ama heryer aynı toprak rengi, minareler ve kubbeler de mavi ve yeşil tonlarında. 
Her köşe fotoğraf karesi ve inanılmaz huzurlu. Şansıma etrafta hiç turist yok. Ne araba ne de ortamın dokusuna aykırı herhangi bir şey (uydu anteni, motorsiklet, yüksek sesli müzik)
Cebirin kurucusu El Harezmi (Algoritma ve Sifir’in babasi) ve büyük bilgin Buruni'nin yetiştiği Khiva, eski bir Türk yerleşim yeri ve Harezm olarak bilinen yerin merkezi. Bu bölgenin insanları ile rahat iletişim kurabiliyorsunuz çünkü Özbekistan topraklarında sadece Harezm bölgesinde yaşayanlar Türkiye Türkçesine en yakın dili konuşuyorlar. Kullandıkları kelimeler eski Türkçe ve şivesi daha anlaşılır. Biraz dikkat edince sohbet dahi edebiliyorsunuz. UNESCO tarafından dünya kültür mirası listesine konulan Khiva kenti bozulmamış yapısıyla insanın kendisini 500 yıl öncesindeymiş gibi hissetmesini sağlıyor. Gün boyuca kenti gezip hala yaşamını orada sürdüren halkla iletişim kurabiliyorsunuz.

Nereleri gezdim? Eski şehrin her köşesini ve Müzesi'ni gezdim. Minaresine çıktım, kalenin tepesine de. En son Brian'la Meydana bakan bir binanın çatısına çıkıp güneşi batırıyoruz 

Khiva’da nerede yenir?

Fazla alternatif yok. En iyisi Mirza Boshi B&B nin ana caddede olan restoranı. Fiyatlar gayet makul. Ortam sessiz sakin ve huzurlu.

Khiva’da nerede kalinir?

Kesinlikle eski sur icindeki pansiyonlarda. Disarida olan buyuk oteller ayni ruh halini yansitmaz. Cok sessiz ve sakin ve huzurlu.

No comments:

Post a Comment