Otel sahibinin sayesinde 3 kisi tek taksi ile sabah
erkenden Khiva’ya dogru yola ciktik. Taksi - toplamda 90 usd (Koreli ve Kanadali
ile). Takribi 7 - 8 saat yol denmesine ragmen 6 saatte girdik. Yol cok kotu
durumda ama ulkenin tamaminda oldugu gibi burasi da yapiliyor tekrardan. Cogu
yerde 40kmh ve toplamda 500km. Col icinden gidiyoruz. Yolun bir kismi double
yol a gerisi felaket. Herhalde yol bitince, 5 saati gecmez bu yol, iki kere gaz
doldurmak zorunda olunmasa (Gaz ile 250km gidilebiliniyor). Bu arada taksi’ler
hep Ozbekistan yapimi Chevrolet ve gicir gicir, cok konforlu. Kızıl kum
çölünün gerisinde Amu Derya ırmağının delta yaptığı bölgede bulunuyor Hiva.
Dağlık arazi olmadığı için de dümdüz yolda ilerliyoruz. 6 saat boyunca ünlü
Kızılkum çölünü ve bu çölün içinden akan Amuderya'yı geçtik. Tarih ve coğrafya
derslerinden kulağımızda kalan Amuderya ve Sırderya bu topraklarda akmaktatır
ve bu iki nehrin arası olan Maveraünnehir de bizatihi Özbekistan'ın kendisidir.
Nehirlerin Türkçe isimleri ise hatırlayacağınız üzere Seyhun ve Ceyhun. Her iki
nehir de derya ismine layık olacak şekilde oldukça büyük. Hemen şunu da
belirteyim ki Kızılkum kafamızda canlandırdığımız türden ince taneli kumdan
oluşan ve hiçbir bitki örtüsü barındırmayan bir çöl değil. Aksine üzerinde bu
nasıl çöl kardeşim dedirtecek kadar çok bitki var.
İÖ 6 yüzyıla kadar uzanan tarihiyle Hiva ipek yolunun
en önemli merkezlerinden birisi. Timurlu hanedanlığının çökmesiyle güçlenen
beylik ise bölgenin en önemli kontrol noktalarından biri haline gelmiş. Bizim
tarihte vahşiliğiyle tanıdığımız Hanlık esasında bir bilim merkezi. Günümüzde
şehirde sadece 33 tanesi ayakta kalmış olsa da ufacık bir yüz ölçümde toplam 65
medrese bulunmaktaymış. Ama hanların vahşiliği ve köle ticaretiyle nam salmış
daha çok bu şehir. Hemen
her binanın kapısında medrese yazısı var. Şaka gibi. Ilk önce inanmak istemedim
çünkü medrese olmayan bina yok ama sanırım iç şehir medrese olarak
kullanılıyordu. Şehirde simge haline gelmiş olan yapı ise hemen
batı girişi tarafında bulunan bitmemiş minare. Her ne kadar maddi
imkânsızlıklardan bitirilememiş olsa da haliyle hakkında birçok efsanevi hikâye
de yazılmış. Denildiğine göre bitirilmiş olsa 80 metrelik boyutuyla zamanının
en yüksek minaresi olacakmış. Hiva amiri Buhara'da bulunan ve Orta
Asya'nın en yüksek minaresi olan Kalon minaresine nazire yapmak amacıyla
dünyanın en yüksek minaresini yaptırmaya karar verir.Bunu için de dönemin en
tanınmış mimarlarından birini şehre davet eder. Bu haber Buhara emirinin
kulağına gittiğinde ise Emir ajanlarını yollatarak mimara orada işi bittiği
zaman Buhara'ya gelmesini ve daha yüksek bir minare inşa etmesini ister. Ancak
bu sefer de Hiva emirinin ajanları olaydan haberdar olurlar ve emir inşaat
biter bitmez mimarın kafasının vurulmasını emreder. Tüm bu olayların ortasında
kalan mimar ise çözümü yapıyı bitirmeden ortadan kaybolmakta bulur. 1970li
yıllardan itibaren Sovyetlerin başlattığı yenileme çalışmaları var şehirde ve
günümüzde sur içi UNESCO dünya kültür mirası listesinde bulunuyor. Tamamen müze
haline getirilmiş durumda. İçeriye girmek için dahi ücret ödemek
durumundasınız. İki günlük giriş ücreti ve fotoğraf makinesi için ödemeniz
gereken fiyat 25000sum.Minare ve kalenin tepesindeki seyir terası ve mozeleyum
buna dahil değil. Bu
fiyata 15 adet müzenin giriş ücreti de dâhil. Sadece 10,000 sum kadar fark
ödüyorsunuz toplamda tüm şehri gezmek isterseniz.
Hiva en cok hosuma giden Ipek Yolu sehri oldu.
Gelmeden önce güzel olduğunu duymuştum ama bu kadar güzel olacağını tahmin
etmemiştim.
Khiva'da ben yol arkadasim, Brian ile ayni otel'de kaliyorum. Miros
B&b oda basi 25$. Inanilmaz guzel yuksek tavanli, tertemiz bir butik bir
hotel. 7 odasi var. Herkes fransiz. Sıcak suyumuz var, güzel de kahvaltı.
Disariya ciktik. Şehir rüya gibi. 1001 gece masallarındaymışcasına. Her
sokak başında fotoğraf çekecek bir eser görüyorsunuz. Tam anlamıyla bir film
setinin içinde gibiyiz. İlk günümüzde daha çok sokaklarda fotoğraf çekerek
dolaşıyoruz. Diğer
şehirlerin aksine buraya kimse dokunmamış. Kale içi korunmuş her daim ve ince
bir restorasyon izi var ama heryer aynı toprak rengi, minareler ve kubbeler de
mavi ve yeşil tonlarında.
Her köşe fotoğraf karesi ve inanılmaz huzurlu. Şansıma
etrafta hiç turist yok. Ne araba ne de ortamın dokusuna aykırı herhangi bir şey
(uydu anteni, motorsiklet, yüksek sesli müzik)
Cebirin kurucusu El Harezmi (Algoritma ve Sifir’in
babasi) ve büyük bilgin Buruni'nin yetiştiği Khiva, eski bir Türk yerleşim yeri
ve Harezm olarak bilinen yerin merkezi. Bu bölgenin insanları ile rahat
iletişim kurabiliyorsunuz çünkü Özbekistan topraklarında sadece Harezm
bölgesinde yaşayanlar Türkiye Türkçesine en yakın dili konuşuyorlar.
Kullandıkları kelimeler eski Türkçe ve şivesi daha anlaşılır. Biraz dikkat
edince sohbet dahi edebiliyorsunuz. UNESCO tarafından dünya kültür mirası
listesine konulan Khiva kenti bozulmamış yapısıyla insanın kendisini 500 yıl
öncesindeymiş gibi hissetmesini sağlıyor. Gün boyuca kenti gezip hala yaşamını
orada sürdüren halkla iletişim kurabiliyorsunuz.
Nereleri gezdim? Eski şehrin her köşesini ve Müzesi'ni
gezdim. Minaresine çıktım, kalenin tepesine de. En son Brian'la Meydana bakan
bir binanın çatısına çıkıp güneşi batırıyoruz
Khiva’da nerede yenir?
Fazla alternatif yok. En iyisi Mirza Boshi B&B nin
ana caddede olan restoranı. Fiyatlar gayet makul. Ortam sessiz sakin ve
huzurlu.
Khiva’da nerede kalinir?
Kesinlikle eski sur icindeki pansiyonlarda. Disarida
olan buyuk oteller ayni ruh halini yansitmaz. Cok sessiz ve sakin ve huzurlu.
No comments:
Post a Comment